Ders 7. Terörizme Karşı Ulusal Strateji

  • Anasayfa
  • Konular
  • Ders 7. Terörizme Karşı Ulusal Strateji


Ders 7: Terörizme Karşı Ulusal Strateji

Başkalarını belirli amaçları kabul ettirmeye şiddet yoluyla zorlamak insanlık tarih kadar eski bir olgudur. Geçmişte bu şekilde tanımlanmasa da günümüzde bazı şiddet eylemleri terörizm olarak tanımlanmaktadır. Örneğin, 1901’de ABD başkanı Mckinley suikastı gerçekleştiğinde, gazeteler bu olayı iki anarşistin saldırısı olarak nitelendirmişti. Oxford Sözlükte  korku yaymak üzere şiddet kullanma ya da şiddet kullanma tehdidinde bulunmak olarak tanımlanmaktadır. Terör kelimesi korkutmak anlamına gelen latince terre kelimesinden gelmektedir. Bu kapsamda terörün asıl hedefi toplumda korku salarak amaçlarına ulaşmaktır. Yani asıl hedef öldürme değil, bu yolla korkutmaktır. Bu kapsamda bakıldığında en geniş anlamıyla terörizm, siyasi amaçlar doğrultusunda şiddet ve yıldırma kullanımı olarak tanımlanabilir. Ancak terörizmin üzerinde uzlaşılmış tek bir tanımı yoktur. Tüm terörizm tanımları bir anlamda yoruma açıktır, çünkü terör denilince akıllara terörist geldiği kadar özgürlük savaşçısı da gelebilmektedir. Bir başka deyişle birisi için terörist olan bir başkası için özgürlük savaşçısı olabilmektedir.  Bu şekilde terörizmin tanımına ilişkin anlaşmazlık, çoğunlukla belirli grupların meşrulaştırılması ya da kriminalize edilmesiyle bağlantılıdır. Bunun bir başka nedeni de farklı tezahürleri ve biçimleri olan birçok farklı terörizm türünün olmasıdır.

Terörizmin değişen doğası, bu olguyla mücadelede farklı stratejileri gerekli kılmaktadır. Terörle mücadele ile ilgili farklı varsayımlar ve bunlarla ilişkili farklı stratejiler söz konusudur. İlk varsayım, terörün esas olarak bu eylemi gerçekleştirenlerin amaçlarına zarar verdiğini öne sürmektedir. Buna göre terör eylemleri aracılığıyla siyasal hedeflere ulaşılması ve bu anlamda bir fayda sağlanması mümkün değildir. Pek çok devlet söylemlerini bu varsayım üzerinden şekillendirmektedir.

Bu doğrultuda terörist grupların taleplerinin yerine getirilmemesi ve onlara hiçbir şekilde taviz verilmemesi en temel strateji olarak ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla terörist gruplarla görüşülmesi ve müzakerelerde bulunulması dahi söz konusu değildir. Görüşme ve müzakerelerin söz konusu olması için önce terör eylemlerinin sonlandırılması ve silahların bırakılması gerekmektedir. Amaç bu eylemleri gerçekleştirenlerin terör eylemleriyle istediklerini elde edemeyeceklerine ikna olarak eylemlerini sonlandırmalarıdır.

Bu stratejinin karşı tarafında ise terörizmi etkisiz hale getirmenin en etkili yolunun siyasi uzlaşma olduğu varsayımı yer almaktadır. Bu varsayıma göre terörist grupların temsilcileriyle görüşülmesi mümkündür. Barış görüşmeleri olarak nitelendirilebilecek bu uygulamada silahların bırakılması bu görüşmelerin önkoşulu olmasa da bir parçasını teşkil edecektir. Görüşmeler sonucu varılacak uzlaşmayla hem terör eylemlerinin hem de bu eylemlere neden olan koşul ve nedenlerin ortadan kaldırılması stratejinin özünü oluşturmaktadır. Bu stratejinin bir uzantısı da vatandaşların siyasal temsil ve katılımının güçlendirilerek sorunların demokratik ve barışçıl yollarla ifade edilmesi ve derinleşmeden çözülmesidir. Önleyici olarak tanımlanabilecek bu strateji terörün koşullarının oluşmasını engellemeyi hedeflemektedir.

Bir diğer strateji terörist grupların kendi içlerinde çözülmesini sağlayabilecek uygulamalara dayanmaktadır. Bu uygulamalardan biri teröristlerin birey ve grup profillerinin çıkarılmasıdır. İki tür profil oluşturma vardır: kişilik profili oluşturma ve davranışsal profil oluşturma. Bu yöntemler, görevliler tarafından suçlu ve suçlu olmayan arasında ayrım yapmak için kullanılır.  Bir diğer strateji deradikalizasyon politikalarıdır. Bu politika, insanların dahil oldukları radikal ve aşırılık yanlısı gruptan ayrılmalarına yardımcı olur. Deradikalizasyon bireylere ve gruplara odaklanır. Bireye odaklanan politikalar, psikolojik ve dini danışmanlık yoluyla bireysel ideolojik radikalleşmeyi içerir. İkinci radikallikten arındırma programı, bir tür davranış değişikliği elde etmek için siyasi müzakereleri kullanarak toplu radikallikten kurtulmaya odaklanır. Bu stratejilerin temelinde terör örgütlerine katılmak isteyen insan sayısının mümkün olduğunda sınırlandırılmasıdır. Potansiyel teröristlerin belirlenmesi ve gizli ağların ortaya çıkarması yoluyla terörist eylemlerinin ve grupların sonunun getirileceği düşünülmektedir. Ancak bu yaklaşıma getirilebilecek en büyük eleştiri “terörist kişilik tipi” ya da “terörizme eğilimli topluluklar” gibi tanımlamaların ne kadar sorunlu olduğu yönündedir.

Türkiye’nin Terörizmle Mücadelesi, Ozan Kuyumcuoğlu


Terörle mücadele için şiddet içeren önlemler de vardır. Bunlardan biri terör örgütlerinin üst düzey yöneticilerinin yakalanması ya da öldürülmeleridir. Bu yöntem bir terör örgütü liderinin öldürülmesinin örgütün istikrarını bozabileceği ve yeni bir liderin seçilmesi söz konusu olduğunda örgütün geri kalan üyelerinin engellerle karşılaşacağı varsayımına dayanmaktadır. Buna göre liderlik yarışı terörist grup açısından süreci aksatabilir ve örgüt kendisini çözülmüş bulabilir. Terörist örgütte yaşanan çözülme ise bu bakış açısında göre grubun terör eylemlerine devam edemeyeceği şekilde ortadan kaldırılmasına olanak sağlayacaktır. Yine de terörist bir grubun dağılması ile terörün tamamen ortadan kaldırılması arasında doğrudan bir ilişki bulmak her zaman mümkün değildir.

Bu çerçevede Seth Jones ve Martin Libicki’nin (2008), 648 terör örgütünü ve nasıl sona erdiklerini inceledikleri kapsamlı çalışmaları yol gösterici olacaktır. Jones ve Libicki’nin çalışmalarında inceledikleri 648 terör örgütünden 136’sı dağılmış olmasına karşın yarattıkları terörün sona ermediğini kapsamlı verilerle ortaya koymuşlardır (Jones ve Libicki, 2008: 35). Jones ve Libicki terörist grubun dağılmasıyla terörün her zaman sona ermeyeceğini göstermekle birlikte bu çalışmalarında terörist grupları sona erdirmede en etkili stratejilere dair verileri de sunmuşlardır. Bunlar kolluk kuvvetleri ve yerel istihbarat servisleri, askeri güç kullanımı, siyasi sürece katılım ve terörist grubun başarı elde etmesi şeklinde sıralanmıştır. Sonuç olarak terörist gruplara son vermekte kolluk kuvvetleri desteği ve siyasi çözümün genel olarak askeri güç kullanımı ya da grubun zafer elde etmesinden daha etkili olduğu sonucuna varmışlardır. Sonuca göre, incelenen 648 terör örgütünden 268’i teröre katkılarını tamamen sona erdirmişlerdir ve bunda siyasal çözüm %43 ile en başarılı olan strateji olarak öne çıkmıştır. Yine kolluk kuvvetlerinin başarısı %40 ve terörist grubun zafer elde etme oranı %10 iken, askeri güç kullanarak teröre son vermenin ise %7 ile en düşük başarı oranına sahip olduğunu göstermişlerdir.

Terörü sona erdirmede izlenecek en iyi ulusal stratejinin ne olduğuna dair çalışmalar ve farklı veriler olmakla birlikte bir görüş birliği söz konusu değildir. Fakat 11 Eylül 2001’de El-Kaide tarafından ABD’ye gerçekleştirilen terörist saldırılar bu konuda tüm uluslar açısından bir dönüm noktası olmuştur. Saldırılardan sonra ABD, teröre-karşı savaş kapsamında uluslararası mücadeleyi başlatmamış, ulusal ölçekte de benzer bir terör eyleminin tekrarlanmasını engelleme hedefiyle bu alanda yatırımlarını artırarak şiddet içeren, sert ve radikal yöntemlerin öne çıkmasının yolunu açmıştır. 11 Eylül saldırılarından kısa bir süre sonra terörle mücadele stratejileri dünya gündeminin ilk sırasına yerleşirken, diğer devletler de artan biçimde kendileri açısından benzer stratejiler benimseme ve uygulamaya koyma yoluna gitmişlerdir. Terör sorunuyla karşı karşıya olan devletler her dönemde terörle mücadele stratejileri geliştirmiş olsalar da 11 Eylül sonrası oluşan uluslararası ortam bu anlamda devletlerin ellerini daha da güçlendirmiştir. Çünkü, bu süreçte alınan önlemlerin sertliği uluslararası alanda daha az tepkiyle karşılanmıştır.

Terörizme karşı alınan güvenlik önlemleri pek çok örnekte sivil hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasını da beraberinde getirmektedir. İfade ve düşünce özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, toplanma özgürlüğü ve din özgürlüğü gibi özgürlükler terörle mücadele kapsamında kısıtlanır hale gelirken, bu tip uygulamalara karşı tepkiler ve yaptırımlar ise sınırlı kalmaktadır. Bu tüp uygulamaların sonuçlarından olan toplumsal kutuplaşmaların artması da terörle mücadeleden çok toplumsal çatışmalara ve kimi zaman teröre de varabilen farklı şiddet türlerinin ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle terörle mücadele stratejileri geliştirilirken sivil toplumun da denkleme dahil edilmesi büyük önem taşımaktadır.

Tartışma Soruları

1.Terörün tanımlanış biçimiyle terörle mücadele stratejileri arasında nasıl bir ilişki vardır?

2.Terörle mücadele konusundaki farklı stratejiler nelerdir? 

3. 11 Eylül saldırılarının terörle mücadele stratejilerine nasıl bir etkisi olmuştur?

4. Terörle mücadele stratejileri ile sivil hak ve özgürlükler arasında nasıl bir denge kurulmalıdır?


Kaynaklar ve Ek Okuma Önerileri

Daniel Byman, “Counterterrorism Strategies.” Erica Chenoweth, Richard English, Andreas Gofas, and Stathis N. Kalyvas (eds..), The Oxford Handbook of Terrorism, Oxford: Oxford University Press, 2019.

Seth G. Jones,  Martin C.  Libicki, “How Terrorist Groups End: Lessons for Countering al Qa’ida”, Rand Corporation, 2008.