Ders 8. Enerji Jeostratejisi

  • Anasayfa
  • Konular
  • Ders 8. Enerji Jeostratejisi

Ders 8. Enerji Jeostratejisi

Enerji politikaları ile jeopolitik arasındaki etkileşim 20. Yüzyılın başından itibaren sürekli artmıştır. Jeopolitik yaklaşımların enerji politikalarına etkisi, küresel enerji paradigmasının simetrik dağılıma sahip olan kömürden, asimetrik dağılıma sahip petrole geçişinin onucu ortaya çıkmıştır. Bu nedenle uluslararası petrol endüstrisi, kendi dinamikleri olan ve zor bir dengeyi korumaya çalışan sosyal bir sistem olarak değerlendirilmektedir. Bazı bölgelerde bol bulunan ancak diğerlerinde bulunmayan düzensiz bir kaynak olarak petrol, 20. yüzyılda uluslararası ilişkiler üzerinde kritik etkisini olan ve bu etkisini 21. Yüzyılda da devam ettireceği öngörüle bir kaynaktır. Benzer şekilde, doğal gaz, özellikle bağımlılığı son 25 yıldır giderek artmış olan Batı dünyası için hayati önem taşıyan bir başka jeostratejik kaynaktır.

Enerji kaynaklarının Jeostratejik boyutu bunların coğrafi yerleşimi ve güvenli bir şekilde elde etme ve taşıma olasılıklarıyla ilgilidir. Bu bağlamda genel olarak enerjinin, yerel ve uluslararası boyutları olan ve devletler, kuruluşlar, şirketler, toplumlar ve hatta bireyler arasındaki çapraz ilişkileri içeren bir olgu olduğu söylenebilir. Enerjinin ekonominin hayati bir unsuru olması nedeniyle her devletin güvenli ve sürdürülebilir bir enerji jeostratejisi formüle etmesi kaçınılmaz hale gelmektedir.

Petrol, elektrik üretimi ve nakliyede kullanılmasının yanı sıra, askeri kaynaklar için de önemli bir bileşendir. Bu nedenle petrol, devletler için büyük bir güce dönüşmüştür. ABD’nin dünya ticareti ve enerji kaynakları üzerindeki lider rolü ile dünya 20. Yüzyılda giderek daha bağlantılı ve petrole dayalı hale gelmiştir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ABD, toplam enerji kullanımında petrolün payını 1945’teki %23’ten 1975’te %46’ya çıkartarak dünyanın petrol çağına girmesine katkı sağlamıştır. Öte yandan 2008’de petrolünün %60’ını ithal eden ABD, teknolojik gelişmeler sonucunda çıkarılması ekonomik hale gelen kaya gazı ve petrolü sayesinde bugün dünya petrol ve doğal gazın ınen büyük üreticisi ve ihracatçısı haline gelmiştir.

Küresel Enerji Jeopolitiği, Pınar İpek          

20. ve 21. yüzyıl boyunca petrol, birçok savaşın ve uluslararası politikanın arkasındaki en önemli unsurlardan biri olmuştur. Nitekim Birinci ve İkinci Dünya Savaşı sırasındaki mücadelede kilit bölgeler hidrokarbon kaynaklarıyla öne çıkan Ortadoğu ve Kafkaslar olmuştur. Orta Doğu, Soğuk Savaş döneminde de Arap-İsrail savaşları, İran-Irak Savaşı ve Körfez Savaşı gibi birçok çatışmaya sahne olmuştur. Ortadoğu’yu bu kadar özel yapan şey, tarihi jeopolitik değerinin yanı sıra, modern dünyanın en değerli hammaddesine yoğun miktarda sahip olmasıdır. Bu anlamda öne çıkan diğer bölgeler, özellikle Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Kafkasya ve Orta Asya olmuştur. Bölgede diğer aktörlerin etkinlik kurmasını önlemek isteyen, benzer jeostratejilere sahip birçok aktör Soğuk Savaş sonrası dönemd amansız bir rekabete girişmiştir. Bu yönüyle söz konusu bölgeler özellikle ABD küresel jeostratejisinin ve diğer yanda diğer aktörleri bölge dışında tutmayı hedefleyen Rus jeostratejisinin önemli parçaları haline gelmişlerdir.

Rusya 2008 Ukrayna gaz krizinde görüldüğü üzere, stratejik hedeflerini gerçekleştirmek için sahip olduğu enerji kaynaklarını gerektiğinde koz olarak kullanmaktan kaçınmamaktadır. Aralık 2008’de Rusya, iki ülke arasındaki fiyat ve tarife anlaşmazlığı nedeniyle Ukrayna’ya gaz tedarikini kestiğinde 16 AB üye ülkesine ve Moldova’ya aktarılan doğal gaz önce büyük ölçüde azalmış, ardından da 7 Ocak’tan itibaren tamamen kesilmiştir. Bu durum tüm Avrupa ülkelerini önemli ölçüde etkilemiş, AB için Rusya alternatifinden daha güvenli olacak alternatif doğal gaz arzının sağlanması, AB jeostratejisinin hayati bir parçası haline gelmiştir.

Bu çerçevede 2015 yılından bu yana Doğu Akdeniz’deki yeni gaz keşifleri, 2008 yılından itibaren kurumsal olarak böyle bir alternatif arayan Avrupa Birliği (AB) için yeni bir jeostratejiye yol açmıştı. Bu anlamda Doğu Akdeniz, Avrupa için Rusya dışında doğal gaz arz çeşitliliği sağlayarak AB’nin enerji jeostratejisinin önemli bir unsuru olabilme ihtimalini ortaya çıkarmıştır. Takip eden dönemde bölgede enerji paylaşımı konusunda ortaya çıkan çok sayıda uluslararası diplomatik krizin esas nedeninin bu jeostratejik dönüşüm olduğu unutulmamalıdır.

Doğu Akdeniz’in Enerji Jeopolitiği, Mitat Çelikpala

Bu noktada önemli ve ilişkili bir kavram olan enerji güvenliğinden de söz edilmesi gereklidir. Enerji güvenliği geleneksel olarak enerji arz güvenliğine karşılık gelmek üzere kullanılan bir kavram olmakla birlikte, günümüzde çok daha kapsayıcı bir içeriğe kavuşmuştur. Bu çerçevede enerji güvenliği, geleneksel enerji arzının güvenliğinin yanı sıra, enerji kaynaklarının iletimini sağlayan kritik enerji altyapısının korunması, bio-enerji kaynaklarının durumu ve yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesini de kapsayan, ekonomik, siyasi ve hatta askeri güvenlik boyutları olan bir kavrama dönüşmüştür. Bu haliyle de küresel enerji jeostratejisinin önemli bir unsuru haline gelmiştir. Nitekim, gelişmeleri takip eden NATO’nun enerji güvenliğini temel bir güvenlik konusu olarak 2010 stratejik konseptine dahil etmesi bu bakımdan anlamlıdır (Çelikpala, 2014).

Enerji Jeostratejisi, Şuhnaz Yılmaz

Enerji ihtiyacının neredeyse %70’ini ithal eden Türkiye için de enerji güvenliğini sağlamak, özellikle dışa bağımlılığı azaltmak açısından önemlidir. Türkiye diğer yandan Doğu Akdeniz, Ortadoğu, Karadeniz ile Kafkasya ve Orta Asya arasında yer alan coğrafi konumu dolayısıyla uluslararası bir enerji geçiş koridoru ve enerji merkezi olmayı da enerji jeostratejisinin kilit hedefi haline getirmiştir. Bu çerçevede Türkiye’nin enerji stratejisinin temel unsurları Dışişleri Bakanlığı tarafından, enerji arz güvenliğini artırmaya yönelik faaliyetleri teşvik etmek, bölgesel ve küresel enerji güvenliğine katkıda bulunmak, enerjide bölgesel ticaret merkezi olmak, enerji zincirinin her aşamasında sürdürülebilir kalkınma bağlamında sosyal ve çevresel etkileri dikkate almak, yerli ve yenilenebilir enerjinin elektrik üretimindeki payını artırmak ve enerji sepetine nükleer enerji eklemek şeklinde sıralanmıştır (DIB, t.y.).  

Tartışma Soruları

1. Enerji ile jeostrateji arasındaki ilişkinin farklı boyutları nelerdir?

2. Enerji güvenliğinin askeri güvenlik boyutu hangi unsurları kapsar?

3. Ennerji küresel ve bölgesel jeostratejilere nasıl yansımaktadır?

Kaynaklar ve Ek Okuma Önerileri

André B. Dorsman, Volkan Ş. Ediger, Mehmet Baha Karan, Energy Economy, Finance and Geostrategy, Springer, 2018.

Emre Hatipoğlu, “Enerji Güvenliği”, Güvenlik Yazıları Serisi, No. 44, Kasım 2019, https://trguvenlikportali.com/wpcontent/uploads/2019/12/EnerjiGuvenligi_EmreHatipoglu_v.1.pdf (Erişim Tarihi 19.11.2021).

Emre İşeri, “Antroposen Çağında Doğu Akdeniz’de Enerji Güvenliğini Yeniden Düşünmek”, Güvenlik Yazıları Serisi, No. 57, Nisan 2021. https://trguvenlikportali.com/wp-content/uploads/2021/04/DAEnerjiGuvenligi_EmreIseri_v.1.pdf (Erişim Tarihi 19.11.2021).

Mitat Çelikpala, “Enerji Güvenliği: NATO’nun Yeni Tehdit Algısı”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 10 (40), 2014, 75-99.

P. Högselius, Energy and Geopolitics, Londra, Routledge, 2019.

Türkiye’nin Uluslararası Enerji Stratejisi, https://www.mfa.gov.tr/turkiye_nin-enerji-stratejisi.tr.mfa (Erişim Tarihi 19.11.2021).