Ders 1 – Güvenlik Kavramı: Güvenliğin Genişlemesi ve Derinleşmesi

  • Anasayfa
  • Konular
  • Ders 1 – Güvenlik Kavramı: Güvenliğin Genişlemesi ve Derinleşmesi

Geleneksel Olmayan Güvenlik Çalışmaları çevrimiçi derslerinin ilk modülünde güvenlik kavramının uluslararası sistemdeki gelişmelere bağlı olarak evrimi, genişlemesi ve derinleşmesi ele alınarak, uluslararası sistemde farklı endişelerin belirginleşmesiyle birlikte dönüşümü anlatılacaktır.

Güvenliğin genişlemesi ve derinleşmesinin anlaşılabilmesi için temel olarak güvenlik kavramının ne ifade ettiğini anlamak önemlidir. Güvenliğin kavramsal olarak ortaya çıkışına bakacak olursak, Latince kökenli se (“olmaksızın”) ve cura (“endişe”) kelimelerinin bir araya gelmesiyle ortaya çıkan ve “endişeden uzak olma hali” anlamına gelen securitas kelimesinden geldiğini görürüz (Arends, 2015). Terim pek çok sözlükte “tehlikeden, korkudan, yoksunluktan, hatta şüphe duymadan uzak olmak” şeklinde tanımlanmaktadır.

Akademik yazında ise güvenlik kavramının tanımı konusunda bir uzlaşı yoktur. Dolayısıyla, “güvenlik nedir?” sorusuna verilebilecek genel geçer bir cevap da yoktur. Güvenlik kavramının tanımlanmasındaki bu muğlaklık beraberinde farklı tanımları getirmiştir, sıklıkla aktörlerin amaçlara ve bakış açılarına göre şekillenen tanımlar gündeme gelmiştir. Kavramın Uluslararası Güvenlik Çalışmaları kapsamında ortaya çıkan temel tanım ve tartışmaları için ilgili çevrimiçi ders modülü gözden geçirilmelidir.

Genel olarak tehdit algısı ve güvenlik kavramında uluslararası sistemdeki gelişmelere bağlı olarak zaman içerisinde değişiklikler yaşanmıştır. Özellikle 1970’li yıllardan itibaren geleneksel (askeri) güvenlik sorunlarının yanı sıra, ekonomik sorunlar ve çevre sorunları da uluslararası sistemde devletlere tehdit oluşturabilecek konular haline dönüşmüştür. Fakat, askeri sorunlar dışında kalan geleneksel olmayan tehditlerin uluslararası siyasette bir güvenlik meselesi olarak ele alınması için 1990’lı yıllarda SSCB’nin yıkılışını beklemek gerekmiştir.

Uluslararası İlişkiler disiplininde güvenlik kavramının derinleşmesi ve genişlemesinin önemini vurgulayan ilk çalışma, 1983’te Barry Buzan tarafından kaleme alınan People, States and Fear başlıkllı çalışma olmuştur. Bu kitap, uluslararası sistemdeki tehditlerin sadece askeri tehditlerden oluşmadığını vurgulayarak, yazında güvenlik kavramının genişletilmesinin önünü açmıştır  (Buzan, 1983).

Buzan güvenlik kavramının, diğer eleştirel güvenlik çalışmalarında olduğu gibi, Soğuk Savaş süreci boyunca dar bir perspektiften değerlendirildiğini vurgulayarak, güvenlik anlayışının derinleşmesinin öneminin yanı sıra, genişletilmesi gerekliliğini de belirtmiştir. Daha sonraki çalışmalarıyla güvenliğin daha iyi anlaşılabilir ve incelenebilir olması için sektörel analiz kavramını yazına kazandırmıştır (Buzan, 1999). Özetle, referans nesnesi olarak devleti ve temel tehdit unsuru olarak da askeri sorunları merkeze alan geleneksel güvenlik yaklaşımının, yeni ortaya çıkan tehdit unsurlarını açıklamada yetersiz kalması ve bu sorunlara yönelik yeni çözüm yolları üretememesinden dolayı Buzan, güvenliğe yönelik sektörel analiz ayrımını gündeme getirmektedir. Buzan’ın sektörel analizi; askeri güvenlik, siyasi güvenlik, ekonomik güvenlik, toplumsal güvenlik ve çevresel güvenlik olarak, askeri olmayan sektörleri de içine aldığı beş sektörden oluşmaktadır (Buzan, Waever, & Wilde, 1998).

Askeri güvenlik, devletlerin sahip olduğu savunma ve saldırı kapasiteleri ve birbirlerine karşı niyetlerinin birleşiminden oluşan bir alandır. Siyasi güvenlik, “devletlerin, hükümet sistemlerinin örgütsel istikrarı ve onlara meşruiyet kazandıran ideolojileri ile ilgilidir”. Devletin egemenliğine yönelik tehditler bu sektörün temelini oluşturur. Ekonomik güvenlik, devletin gücünün ve refahının kabul edilebilir bir seviyeye ulaşması ve bunun sürdürülebilir olmasıyla ilgilidir. Toplumsal güvenlik, toplumların dil, kültür, din ve kimlik gibi özelliklerinin korunması ve yeniden üretilmesiyle ilgilidir. Çevresel güvenlik ise, insan faaliyetlerinin bağlı olduğu yerel ve evrensel biyosferin korunmasıyla ilgilidir (Buzan, 1991).

Buzan’ın çalışmalarını takip edip geliştiren Kopenhag Okulu, uluslararası alanda genişleyen güvenlik kavramıyla, refah, kimlik ve çevre gibi konuların da güvenliğin odak noktası olabileceğini ve güvenliğin referans öznesinin devlet dışındaki aktörler de olabileceğini ileri sürmüştür. Öte yandan, güvenliğin derinleşmesi (deepening security) ile de birey, grup, devlet, sistem gibi tüm gruplar analize dahil edilebilecektir (Bilgin, Booth, & Jones, 1998).

Bu şekilde evrilen Geleneksel Olmayan Güvenlik Çalışmaları, devlet egemenliği yerine güvenliği, referans öznesi olarak devletin yerine ya toplumsal grupları ya da bireyi koyarak güvenliği daha geniş sosyal, ekonomik, çevresel ve politik amaçlarla birleştirmeyi “özgürleş(tir)me” (emancipation) olarak tanımlamaktadır. Bu bağlamda çalışmalarını sürdüren Aberystwyth Okulu’na göre, güvenliğin tanımlanması konusunda iki önemli soru vardır: “güvenlik nedir?” ve “kimin güvenliği?”. “Güvenlik nedir?” sorusunun cevabı, Ken Booth’a (1994) göre “bizim ne yaptığımızdır”. Güvenliğin öncelikli nesnesi ise bireydir.

Bir diğer geleneksel olmayan güvenlik yaklaşımını temsil eden Paris Okul ise güvenliği, sadece devlet güvenliği olarak anlaşılmaması gereken, sivil güvenlik, kaza, çevre ve ekonomiyle ilgili sorunları da içeren bir kavram olarak değerlendirmektedir (Bigo, 2001). Buna göre, güvenlik kavramının sadece hayatta kalma ile sınırlandırılmaması gerektiğini, ilaveten ekonomik ve sosyal yönlerinin olduğunu da belirtmektedir. Bir başka deyişle, güvenlik ölümden kaçma ya da korunma hali haricinde insanın hayatını nasıl yönettiği, sosyal ve yapısal koşullarıyla da ilgili bir kavramdır (Bigo, 2008).

Özetle, Soğuk Savaş döneminde, güvenlik askeri konular çerçevesinde “yüksek politika” (high politics) konusu olarak ele alınmakta, bunun dışında kalan sorunlar ise “düşük politika” (low politics) olarak değerlendirilmekteydi. Fakat, 1973’te yaşanan Petrol Krizi, 1980’li yıllardan itibaren çevre sorunlarının giderek belirginleşmesi, 1991’de SSCB’nin yıkılmasının ardından göç ve sağlık sorunlarının belirgin hale gelmesi ile geleneksel olarak devletlerin yüksek politikaları içerisinde değerlendirilen konular, giderek askeri sorunlara eşdeğer önem kazanmışlardır. Günümüzde ise, geleneksel güvenlik anlayışı çerçevesinde göz ardı edilen birçok konu, uluslararası güvenlik kapsamda ele alınmaktadır. Diğer yandan, geleneksel olmayan güvenlik yaklaşımlarında da güvenlik kavramını, tehdit edilen referans nesnesini devlet merkezli dar kalıplarından çıkararak insanı, toplumu ve çevreyi de kapsayan bir kavram haline dönüştürmüştür.

Ek Okumalar:

Buzan, Barry, Ole Wæver, ve Jaap De Wilde. Security: A new framework for analysis, London, Lynne Rienner Publishers, 1998.

Buzan, Barry ve Lene Hansen. “Widening and Deepening Security”, Lene Hansenand Barry Buzan, The Evolution of International Security Studies, Cambridge, Cambridge University Press, 2009, ss. 187–225.

Buzan, Barry, “Rethinking Security after the Cold War”, Cooperation and Conflict, Cilt 32, Sayı 1, 1997, ss. 5–28.

Booth, Ken, “Security and Emancipation”, Review of International Studies, Cilt 17, Sayı 4, 1991, ss. 313-326

Tartışma Soruları:

-Güvenlik anlayışının zaman içerisinde dönüşmesinin temel nedenleri nelerdir?

-Güvenlik kavramının derinleşmesi ve genişlemesi ne anlama gelmektedir? -Geleneksel olmayan güvenlik yaklaşımlarındaki temel sorunlar nelerdir?