Barış Çalışmaları, isminden de anlaşılacağı üzere, barışın sağlanmasını önceleyen ve bunun için farklı disiplinlerden yaklaşımları kullanarak uluslararası ihtilafların nedenleri, çözüm yöntemleri, barışa ulaşma ve koruma araçlarını çalışan bir alandır. Uluslararası İlişkilerin bir alt-disiplini olarak ortaya çıkması İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra olmuştur. Disiplinin gelişimiyle birlikte Barış Çalışmalarının kapsadığı konular ve kullandığı araçlar da çeşitlilik göstermiştir.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında dünyada artan çatışmalar ve ortaya çıkan çeşitlilik disiplinin önemini artırmıştır. Her ne kadar bu anlamda henüz yeni gelişen bir alansa da Barış Çalışmalarının incelediği çatışma ve çatışma çözümü ile savaş ve barış konuları insanlık tarihi kadar eskiye dayanmaktadır. Çatışma/savaş durumu ve bunlarla ilgili aktörlere odaklanan Barış Çalışmaları, çatışma durumuna sebep olan şartların ortadan kaldırılması, alternatifleri çözüm imkanlarının oluşturulması, çatışmaların temelinde yatan ulusal ve uluslararası şiddetin önlenmesi, güvensizlik halinin ortadan kaldırması ve istikrarlı bir güvenlik anlayışının kurulmasına odaklanır.
Barış Çalışmaları yazını öncelikle barışın nasıl tanımlanması ve anlaşılması gerektiğini konusunda ayrışmıştır. Her ne kadar barış kavramının sözlüklerdeki karşılığı savaşın, çatışmanın ya da toplumsal karışıklığın olmadığı durumlar olarak veriliyorsa da Barış Çalışmaları yazınında kavramı daha geniş tanımlama yönünde bir eğilim ortaya çıkmıştır. Bu çerçevede “barış” halinde olma kavramının, ‘sosyal adaletin sağlandığı ve anlaşmazlıkların çatışma durumuna geçmeden hukuk yolu ile çözüldüğü bir durum’ olarak mı, yoksa ‘sıcak çatışmanın olmadığı veya güce dayalı şiddet durumunun oluşmadığı durum’ olarak mı tanımlanacağı disiplinde tartışmalara neden olmuştur.
Bu konudaki en önemli katkıyı Johan Galtung negatif ve pozitif barış kavramları tanımlamasıyla ortaya koymuştur. Galtung’un negatif ve pozitif barış kavramları ikinci modülün Savaş ve Barış dersinde detaylı olarak açıklanmıştır (bkz. Savaş ve Barış dersi).
Galtung’un katkısı barış ve güvenlik konularındaki anlayışa yenilik getirmesinin yanı sıra kavramsal bir ayrımı da ortaya koymuş olmasıdır. Galtung aynı zamanda barış kavramı için savaş ve çatışma durumundan öte şiddet durumuna odaklanmış ve tanımlarını bunun üzerinden şekillendirmiştir. Bu yönleriyle barışı kavram olarak güvenliğin sağlandığı, toplumsal kuralların işletildiği ve hukuki kuralların toplum tarafından kabul edildiği bir ortam olarak öngörür. Bu bakımdan Barış Çalışmaları sadece ulusal ve uluslararası çatışma ve savaş durumları ile değil, aynı zamanda insan hakları, insanlığa karşı işlenen suçlar, soykırım, şiddete neden olan sosyal adaletsizlikler, güvensizlik duygusunun pekiştiği terör olayları ve diplomatik müzakerelere de odaklanmaktadır.
Negatif barış ve pozitif barış ayrımına ve tanımlamalarına çeşitli eleştiriler getirilmiştir. Negatif barış batı merkezli ve zayıf bir teorik çerçeve olarak görülmüştür. Raymond Aron bu bakımdan negatif barışı uzun ya da kısa vadede aktörler arasındaki ihtilafların ertelenmesi olarak tanımlamıştır. Aron’un bu tanımının realist uluslararası ilişkiler perspektifini yansıttığını söylemek yanlış olmayacaktır. Öte yandan Hobbes, ünlü kitabı Leviathan’da savaşı tanımlarken bir bakıma negatif barışın tanımını yapmıştır. Hobbes’a göre savaşın ve çatışmanın olmadığı her durum barış olarak nitelendirilebilir. Negatif barışın bu tanımının günümüz uluslararası ilişkilerinde sıklıkça kullanıldığını da vurgulamalıyız.
Pozitif barış ise sosyal adalet ve her türlü şiddetin olmadığı durum olarak nitelendirilmesi sebebiyle realist kuramın uluslararası ilişkilere bakışının ötesine geçmiştir. Barış, eşitlik, adil toplum, şiddet içermeme gibi amaçları odağına alması sebebiyle büyük ölçüde ütopik görülerek liberal kurama daha yakın konumlandırılmıştır.
Özellikle Soğuk Savaş sonrası dönemde ortaya çıkan etnik çatışmalar, iç savaşlar, terörizm ve güvenlik kaygıları Barış Çalışmalarına olan ilgiyi artırmasının yanı sıra devletlerin ve uluslararası örgütlerin çözüm arayışlarına da yol açmıştır. Bu çerçevede Barış Araştırmalarının barışın bozulmasındaki etkenleri de incelemeye başladığını ve bu araştırmasında realist ve liberal kuramlardan etkilendiğini söylemek mümkündür. Bu etkilenme, daha çok uluslararası barışın bozulmasına sebep olan aktörler ile ortaya çıkardıkları unsurların tespiti, kontrol altına alınması ve dönüştürülmeleri şeklinde özetlenebilir. Bu bakımdan barışı koruma (peacekeeping) ve barış inşası (peace building) kavramları Soğuk Savaş sonrası dönemde uluslararası politikada daha sık kullanılmaya başlanmıştır. Bunların Barış Çalışmalarının temel kavramları arasında olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Barışı koruma (peacekeeping) faaliyetinin temel işlevinin çatışma sonrası durumlarda barışı koruma güçlerinin barış süreçlerini izlemesi ve gözlemlemesi için görevlendirilmesi yoluyla uluslararası sistemdeki aktörlerin çatışma halinden çatışmasızlık haline geçişini sağlamak olduğu söylenebilir. Barışı korumanın üç temel prensibi tarafların rızasının alınması, tarafsızlık ile şiddete başvurulmamasıdır. Soğuk Savaş sonrasındaki çatışmalar ve anlaşmazlıklar göz önünde bulundurulduğunda bu prensiplerin çoğu durumda uygulanmadığını söylemek mümkündür.
Barış inşası (peace building) ise, isminden de anlaşılacağı üzere, barışın tekrardan tesis edilmesi, çatışmaya dair ihtilafların ortadan kaldırılması, yaygın ekonomik ve sosyal problemlerin çözüme kavuşturulması ve çatışan grupların silahsızlandırılması olarak özetlenebilir.
“Barış İnşası” – Güvenlik Yazıları / Cihan Dizdaroğlu
“Barışı Koruma” – Güvenlik Yazıları / Cenker Korhan Demir
Barışı koruma ve barış inşası kavramları ile birlikte sıklıkla tartışılan diğer bir kavram ise “koruma sorumluluğu” (responsibility to protect) kavramıdır. Modern uluslararası sistemin en önemli prensiplerinden biri devletlerin birbirlerinin iç işlerine, bir diğer ifadeyle egemenliklerine, müdahale etmemeleridir. Fakat, koruma sorumluluğu kavramı, herhangi bir egemen devletin sınırları içerisindeki gerçekleşen etnik çatışmalar, soykırım, savaş suçu, organize suç veya insanlığa karşı işlenen suçların mevcut hükümetler tarafından bütün uyarılara rağmen durdurulmaması ve sonlandırılmaması durumunda uluslararası toplumun bu duruma müdahale edebileceğini ileri sürer. Soğuk Savaş sonrası dönemde bireylerin güvenliğinin sadece kendi hükümetleri için değil, tüm uluslararası toplum için önemli olduğu anlayışından ortaya çıkan koruma sorumluluğu prensibi çerçevesinde devletlerin egemenlik alanlarına müdahale meşru görülmeye de başlanmıştır. Fakat, zamanla pratikte kötüye kullanılabildiği gerekçesiyle farklı aktörlerin itiraz ettikleri bir kavrama dönüştüğü de belirtilmelidir.
Koruma Sorumluluğu Nedir? – Güvenlik Konuşmaları / Prof. Dr. Mustafa Aydın
Koruma Sorumluluğu Nedir? – Güvenlik Konuşmaları / Doç. Dr. Esra Çuhadar
Koruma sorumluluğu kavramının ortaya koyduğu bu konular açısından insani müdahalelerden (humanitarian intervention) de bahsetmek gerekir. Koruma sorumluluğu kavramı için bahsedildiği üzere egemenlik kavramı her ne kadar sabit ve değişmez bir kavram olarak görülse de özellikle Soğuk Savaş sonrası dönemde belirli şartlar altında egemenlik kavramının değişken bir hale bürünebildiği kabul görmüştür. Temel insan haklarının ihlal edildiği, katliam ve çatışmaların olduğu, soykırımın yaşandığı veya silahsız bireylerin çatışmaların ortasında kaldığı gibi durumlarda egemen bir devletin sınırları dahilinde genellikle BM veya farklı uluslararası örgütlerin aldıkları kararlara dayanarak sivilleri korumak adına yapılan askeri müdahaleye “insani müdahale” denmektedir. Bu tür müdahalelerin de devletlerin egemenliği prensibinde erozyona yol açtığı ortadadır.
Hem Koruma Sorumluluğu hem İnsani Müdahale için müdahaleyi gerektiren şartların neler olduğu ve kimler tarafından uygulanacağı konusundaki tartışmalar halen Barış Çalışmaları tartışılmaya devam etmektedir.
“İnsani Müdahale” – Güvenlik Yazıları / B. Toygar Halistoprak
Ek Okumalar
Galtung, J. (1976). “Three Approaches to Peace: Peacekeeping, Peacemaking and Peacebuilding”, J. Galtung (der.), Peace, War and Defence: Essays in Peace Research. Copenhagen: Ejlers.
Ryan, S. (2013). “The evolution of peacebuilding”, R. Mac Ginty (der.), Routledge Handbook of Peacebuilding. New York: Routledge, ss. 25-33.
Çoban O., F. ve Pekcan, C., “Uluslararası İlişkiler Düşüncesinde “Dünya Barışı”: Immanuel Kant ve Zhao Tingyang Felsefesi Üzerine Bir Karşılaştırma“, Uluslararası İlişkiler, Cilt 14, Sayı 55, 2017, s. 3-18.
Özerdem, A. (2013). Barış İnşası Kuram ve Uygulaması. Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık.
Tartışma Soruları
Barış Çalışmaları disiplinini tanımlayınız ?
Barışı koruma ve barış inşası nedir ?
Barış Çalışmaları ve güvenlik ilişkisini tanımlayınız ?
Koruma sorumluluğu nedir ?
Barış Çalışmaları ve ana akım kuramlar arasındaki temel benzerlikler nelerdir?