Afrika’da Güvenlik

Yazar: Fulya Aksu Ereker

Dünyanın en büyük ikinci kıtası olan ve elli dört devlete ev sahipliği yapan Afrika, birbirinden farklı çok sayıda güvenlik sorununa da sahne olmaktadır. Bir yandan bu ülkeler açısından tek tek güvenlik sorunlardan bahsedilebilirken diğer yandan kıta içindeki alt bölgeleri ve kıtanın tamamını ilgilendiren farklı sorunlar söz konusudur. Bu sorunlar pek çok örnekte iç içe geçebilmektedir. Uzun yıllar Avrupa devletlerinin sömürgesi altında bulunan, bu süreçte hem doğal kaynakları hem de insanları farklı kıtalara taşınan Afrika’nın karşı karşıya kaldığı sorunların temelinde de bu geçmiş yatmaktadır. Sömürgeci devletlerin kendi aralarındaki rekabetlere ve bu rekabetler doğrultusunda farklı paylaşımlara sahne olan Afrika ülkeleri, bağımsızlıklarını kazandıktan sonra sömürge döneminin etkilerini, ortaya çıkan yeni güvenlik sorunları da eklenince çok ağır bir biçimde hissetmeye başlamışlardır. Üstelik sömürgeciliğin sona ermiş olması, uzun yıllar süren bu dönem boyunca işleyen uygulamaların sona ermesi anlamına gelmemiştir. Çeşitli özel kuruluşlar aracılığıyla bölgedeki etkinliklerini devam ettiren Britanya, Fransa gibi eski sömürgeci devletler, bölgeyi farklı biçimlerde de olsa sömürmeye, yönetmeye ve yönlendirmeye devam etmektedir. Bu nedenle aradan geçen süreye rağmen sömürgeciliğin etkilerinden kurtulmak mümkün olmamış, bu durum mevcut güvenlik tehditlerinin ortadan kalkmasından çok biçim değiştirmesine neden olmuştur.

Afrika kıtası siyasi haritası
Kaynak: https://www.mapsofworld.com/africa-political-map.html

Soğuk Savaş’ın sona ermesinden itibaren değişen yeni uluslararası düzende klasik devlet merkezli güvenlik anlayışından daha kapsamlı ve çeşitli bir bakış açısı gerekli hale gelmiş, bu kapsamda artık yalnızca askeri güvenlik değil, hepsi de Afrika için geçerli olan siyasi, ekonomik, toplumsal, çevresel güvenlik gibi ihtiyaçları ve hakları ekseninde insan güvenliğini merkeze alan bir güvenlik anlayışı öne çıkmıştır. Söz konusu dönüşümle birlikte daha da karmaşıklaşan Afrika’nın güvenlik gündemi, kıtayla sınırlı da değildir, uluslararası barış ve güvenliği de yakından etkilemektedir. Özellikle Avrupa ülkeleri geçmişteki sömürge ilişkileri, coğrafi yakınlık ve devam eden mevcut bağlantıları nedeniyle Afrika’daki gelişmelerle hem yakından ilgilenmekte hem de bu gelişmelerin etkisini yakından hissetmektedir.

2011’de Somali’de yaşanan büyük kıtlık
Kaynak: https://www.dw.com/en/2011-somali-famine-worse-than-1992s/a-16784908

Afrika’daki güvenlik problemlerinin başında kıtanın sahip olduğu geniş topraklar ve zengin doğal kaynaklara rağmen içinde bulunduğu kronik yoksulluk gelmektedir. Yüzyıllar süren sömürge yönetimleri sırasında kaynakların acımasızca ve özensizce sömürülmesi, zaman içinde kaynakların azalmasına ve neredeyse kullanılmaz hale gelmesine neden olmuştur. Bu ise bölge halkının su ve yiyecek gibi temel maddelere bile ulaşımında önemli engeller yaratarak kıtada gıda güvenliğini tehdit etmektedir. Buna kıtanın iklim değişikliğinden olumsuz bir biçimde etkilenmesi ve seller, kuraklık gibi doğal felaketler de eklendiğinde, tehdidin boyutu büyümekte, çevresel güvenlik sorunları da resme eklenmektedir. Yetersiz beslenme ve temiz su kaynaklarından yoksunluk, alınan bütün önlemlere rağmen hala önemli bir sorundur. Üstelik kıtada nüfus artışının da yüksek olması başta su ve gıda olmak üzere kaynak sorununu daha da derinleştirmektedir.
Afrika’daki güvenlik sorununun boyutlarını daha da genişleten bir diğer unsur ise bu kaynakların dağılımındaki adaletsizliktir. Kıtada ekonomik büyüme normal düzeylerde gerçekleşse de halkın büyük çoğunluğunun bu büyümeden aldığı pay oldukça düşüktür. Bu adaletsiz yapı kıtadaki çatışmaların sayısını ve yoğunluğunu da etkileyerek Afrika halklarını tehdit eden bir diğer önemli güvenlik sorununu ortaya çıkarmaktadır. Bölge ülkeleri arasındaki askeri çatışmaların sayısı özellikle Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte ciddi ölçüde azalmış ve bölgedeki güvenlik sorunları arasında yerini korumakla birlikte öncelik sıralamasında üst sıralardaki yerini kaybetmiştir. Buna karşılık iç savaşlar, ayaklanmalar ve terörist faaliyetler Afrika’da güvenliksizliğin (insecurity) sık rastlanan önemli unsurları haline gelmiştir. Özellikle yoksulluk ve ekonomik adaletsizliğin neden olduğu tepkiler genç nüfus başta olmak üzere bölge halklarını iç savaş, ayaklanma, terör gibi eylemlere katılmaya itmektedir. Başta terörist örgütler olmak üzere çeşitli suç örgütleri de kendi amaçları doğrultusunda kullanabilecekleri önemli bir insan kaynağını bölgede hazır bulmaktadır. Çocuk askerler bu anlamda bölgenin en önemli insani sorunlarından biri haline gelmiştir. Söz konusu örgütlerin temel faaliyetlerini uyuşturucu, insan ve elmas kaçakçılığı gibi hem insan güvenliğini tehdit eden hem de bölgenin zenginliklerinin dışarıya akmasına neden olan faaliyetler oluşturmaktadır. Bölgenin bir diğer sorunu olan yönetim açığı ise, bu örgütlerin faaliyetlerini neredeyse hiçbir engelle karşılaşmadan sürdürmelerine olanak tanımaktadır.
Diğer yandan bu ölçüde güvenlik sorunlarının üstesinden gelinmesi güçlü demokratik yapılara sahip devletleri gerekli kılarken, Afrika’da bu tip devletlerin yokluğu sorunları daha da derinleştiren bir dinamik haline gelmektedir. Bölgede bağımsız devlet geleneğinin bulunmaması ve bu devletlerin sömürge yönetimi sonrası kazandıkları siyasi bağımsızlıklarını destekleyecek ekonomik bağımsızlık gibi kaynaklardan yoksun olmaları devlet kurumlarının ve demokrasinin gelişmesinin önündeki en büyük engellerdir. Pek çok Afrika devleti bu anlamda ‘başarısız devlet’ kategorisinde ele alınacak kadar olumsuz koşullara sahiptir. Afrika hükümetlerinin mevcut güvenlik sorunlarının üstesinden gelmelerini sağlayacak gelişme ve kalkınma adımlarını atmaları, zayıf yönetimleri ve yozlaşma da eklenince olanaksızlaşmaktadır. Demokrasinin gelişmesine engel olan bu yapı, temsil adaletsizliğinin de etkisiyle, zaten yönetimlere karşı öfke dolu olan kesimleri marjinalleştirmektedir.

Batı Afrika’da faaliyet gösteren Boko Haram terör örgütü
Kaynak:https://edition.cnn.com/2014/06/09/world/boko-haram-fast-facts/index.html

Kıtada barışla beraber güvenliğin de ortadan kalkması yalnızca insanların hayatlarını kaybetmelerine değil, ayrıca yaşadıkları yerleri de terk etmelerine ya da terk etmeye zorlanmalarına yol açmaktadır. Bu durum gittikçe büyüyen bir zorla yerinden edilme ve mülteci krizini beraberinde getirmektedir. Bu kriz sadece Afrika’da değil, kendilerine yaşamlarını sürdürebilecekleri güvenli bir yer arayan Afrika halklarının, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere gittikleri diğer ülkelerde de kendisini hissettirmektedir. Başlı başına yolculuk bile pek çok insanın hayatlarını kaybetmelerine neden olan tehlikelerle doludur. Afrika’da insan hayatını tehdit eden bir diğer önemli sorun ise yeterli sağlık hizmetinin sağlanamaması, insanların bu konuda bir güvenceye sahip olmamasıdır. Bebek ölümleri başta olmak üzere insanlar önlenebilir ve tedavi edilebilir hastalıklar yüzünden hayatını kaybetmektedir. Salgın hastalıklar bölgenin en önemli sorunlarından biri haline gelmiştir. Yeterli kaynak ve kurumların yokluğu sağlık sorunlarının bir kriz halini almasına neden olmuştur. Bu krizin hafifletilmesi ancak dış yardımlar sayesinde mümkün olmaktadır. Yine de bölgedeki diğer güvenlik sorunlarında olduğu gibi sağlık güvenliği sorunlarının da yalnızca dış yardımla ortadan kaldırılması mümkün görünmemektedir.

  • Okuma Önerileri
  • Kitap: James J. Hent, Routledge Handbook of African Security, Londra-New York, Routledge, 2014.
  • Roman: Goretti, Kyomuhendo, WaitingA Novel of Uganda’s Hidden War, New York, Feminist Press, 2007.
  • Roman: Nkosinathi, Sithole, Hunger Eats a Man, South Africa, Penguin Random House South Africa, 2016. 
  • Roman: J.M. Coetzee, Life and Times of Michael K, Johannesburg, Ravan Press, 1983.
  • İzleme Önerileri
  • Belgesel: Stealing Africa,2012.
  • Film: Blood Diamond (Kanlı Elmas), 2006.
  • Film: Beasts of No Nation, 2015.
  • Film: Tsotsi, 2005.
  • Film: Hotel Rwanda (Rwanda Hoteli), 2004.